Bottle inanışlar

Şişede durduğu gibi durmuyor mektup, sen okuduktan sonra, başka bir hale dönüşüyor ay, başının üzerinde ışıktan halkalarıyla parlarken, gece denizin üzerinde yakamozda yüzdüğünü gördüğünüz o şişe sonunda bir kıyıya vuruyor. Ben o şişeyi bundan beş sene önce bahr-i sefide fırlattığımda aklımda olmayan herşey artık bir an olsun aklımdan çıkmıyor. Hatırlamayı değil hiç unutmamayı istiyorum, denizin onca hırçınlığına rağmen kağıda yazdığım hiçbirşey kaybolmamış, ellerimle kapattığım o şişenin içine bir damla deniz suyu girmemiş, o mektubun üzerinde bir tek harf silinmemiş, unutmak istemediğim bir lades gibi hala aklımdasın işte, ellerini uzatsan gönül rahatlığıyla alacağım, çünkü aklımda.
Denizdeki şişeyi cesaret için çevirdiğimde karşıma doğruluk çıktığı zaman yine birşeyler yazarak aynı kağıda, tekrar yerine koyuyor, ağzımı sıkıca kapatarak maviye iade ediyorum. Aslında içindeki mektubu alıp yerine bir gemi maketi yerleştirmek istiyorum o şişenin, yazıları gidemediği yerlere götürebilmek için denizde, küçük bir yelkenli lazım o şişenin içine, mektupları uçurmuyor rüzgar. O da işe yaramazsa şişeyi son kez elime alırım, kağıdı da gemiyi de çıkarır, içkiyi bitirmeden şişenin ağzına bir fitil tutuşturup minik bir kokteyl hazırlarım kendime, tutup evime fırlatır içeri koşarım, yanacaksam da denize attığım aynı şişeden yanayım, çünkü ben seni değil kendimi yakmaktan yanayım. Bunu yaparken o şarabı ağzıma değdirdiğimde, şişenin menşei itibariyle ne kadar kırılgan olduğunu ve içindeki kırmızıyı her an kağıda boşaltabileceğini biliyor, şişedeki mektupların seni şaraptan evla sarhoş edeceği günü bekliyorum.