Zihnimin kenarlarında dolaştığımdır

Yedi genç samuray vardı hikayede ve bir fincher filminde tanıştıkları yedi ölümcül günahı beğenmedikleri için, kendilerini öldürmek yerine daha da güçlendirecek bir sekizinci günah arayışı ile kurosawa’nın filminden çıkıp yahya kemal’in şiirine girdiler, ortasında denk geldikleri kuyudan kulaklarına fısıldayan birinin önerisine uyup güçlenmek için sabretmeyi öğrendiler ve uzun sürecek yağmurdan hem kendilerini hem hakikatlerini korumak için kendilerine bir mağara aramaya başladılar.
Göğün ve yerin tüm katlarından geçtikten sonra buldukları bir yer altı dünyasında sabırla beklemeye başladılar, ellerinde yedi meşale ile arkalarından gelebilecek ikinci yedi akımına yol göstermek için birbirlerine anlattıkları tüm hikayeleri yakıp küllerini yerlere saçtılar. Orada, kendi dünyalarında ilan ettikleri yedi harikanın yedi düvelinkilerle zerre kadar benzerlik göstermemesinden mütevellid, sabretmeye devam ettiler, masallara ve hikayelere gözlerini kapadılar, cücelerden ya da kocalardan ayrı bir yerde bulunduklarının farkında olarak romanı düşündüler, yüzyıllık yalnızlığın içinde yüzyıllık hayale daldılar.
Onlar şehirlerinin yedi tepesinden birinde beklenen büyük ateş yandığı zaman uyanacaklar ve bu rüyaya kadar geldikleri bütün yolu geri tepip yeniden kılıçlarını kuşanacaklar, çünkü asıl mücadele o zaman başlayacak ve hem ateşe hem dünyaya kafa tutabilmek için yedisinin de keskin birer kaleme ihtiyacı olacak, yedi karakteri birden içinde taşıyan yazarların yedi çocuğuna bakmakla uğraşacağı o günlerde insanlık bütün dayatmaları bütün sıradanlıkları bütün aptallıkları boğacak yed-i yazara çok ihtiyaç duyacak.