“çoğu hiç de orijinal olmayan bu düşüncelerle şu sayfaların bekaretini bozmak neye yarar? Kim beni okuyacak? Benzerlerime iletecek hiçbir önemli mesajım yok. Bir vahşi gibi yaşadım, herhangi biri gibi acı çektim. Hayatımda hiçbir fevkalade olay yok: önemsiz hayal kırıklıkları, gerçekleşmemiş rüyalar, yerine getirilmemiş projeler…işte 25 yılımın iyice sıkıcı ve hiç de ilginç olmayan hikayesi.”
Jurnal - C.M.

şu güzelim bulutlar, hemen kayboluyorlar

Vuruyor kalbim vuruyor da, neden bir an olsun hızlanmıyor şu vuruşları?
Bak ne kadar zaman geçirmişim tekdüze vuruşlarıyla kalbimin. Şu aşkın hatırına bir hızlan be mübarek beni gerçekliğine inandır! Olmuyor, faydası yok yakarışlarımın, kendi yüreğim bile beni anlamadıktan sonra. Hiçbirine söz geçiremiyorum, ruhum iyice sabırsız artık beklemek istemiyor, ne olacaksa olsun diyor olduğu yerde devinip duruyor, tek söz geçirebildiğim aklımdı, o da kanatlandı son zamanlarda. Uçmaya niyetli de, kanatları o kadar ağır ki daha kaldırıp uçamadı, beni bırakıp gidemedi. Onun sayesinde bütün hıncımı arsızca bütün insanlığa karşı köpük köpük kusuyor, biriktirdiğim bütün kini boşaltıyorum zavallı dünya insanlarının üzerine, şüphesiz ki mutluluklarını kıskandığımdan, şüphesiz ki kendimi bütün bu hıncımdan kinimden kurtarmak istediğimden. Bütün kaygılardan bütün tasalardan uzak insancıklar, sizlerden af diliyorum, bağışlayın beni. Siz doğrusunu yaptınız, gözlerinizi kapattınız düşler alemine daldınız. Ben sizlere sataşırken aslında kendimden kurtulmak istiyorum, çünkü hınçların en büyüğünü kendime karşı duyuyorum, en çok kendimi yaralıyorum. Bu zındık tutkularından usanacağa benzemiyor aklım hiç, bu küstah sataşmalarından bu kendini bir şey zannetmelerinden bu dizginlenemez arsızlığından vazgeçmiyor, belki ruhumu da kalbimi de o sıkıntıya sokuyor. Tabi ya, düşündüğümden duymuyor muyum ben bütün bu acıları, tohumları kafamda değil mi bu koca sıkıntı ormanının, içine girip de yolumu kaybettiğim, dev ağaç dallarının güneşe bile izin vermeyip beni karanlıkta bıraktığı bu boğucu ormanın? Ben buraya aitim, toprağa, bulutlardan toprağa sürgünüm senelerdir ben, bulutlara çok uzağım ve oralara asla dönemeyeceğim, kendime sahte bulutlar yaratıp onlarla oyalanıyorum. Gündüz bunlarla oyalıyorum kendimi, sonra yine gece kapanıyor üzerime. O geceler ki, yalnızlığım kadar derin. Geceler o kadar derin ki, dipten kurtulup başımı dışarı çıkarmam olanaksız. Ah hayat! Hayat zalim ve acımasız elleriyle boğdu beni, şimdiye dek geçek sandığım masalsı bir ırmağın kenarında. Elleri boğazımda, akan sulara bakarken ben, o zaman farkettim suyun kan kırmızısı aktığını. Ne ölüp sona erdirebiliyorum bu acıyı, ne de kalkıp kurtulabiliyorum ellerinden.
Vuruyor kalbim vuruyor da, bir an olsun hızlanmadığından şu vuruşları, bu acı bitmiyor.

hepsi Baudelaire yüzünden.

rien.

Acı. Acı. Kaç. Uzak. Aynı. Zaman. Hızlı. Nereden. Kiminle. Hep. Umutsuz. Dur. Belki. Düşün. Zor. Ama. İmkan. Evet. Yalnız. Bekle. Uzun. Çok. Kalıcı. Mana. Sebep. Tekdüze. Gün. Ay. Çalış. Çaba. Beyhude. Amaç. Yok. Gereksiz. Zevk. Hiç. Boşluk. Çevre. Gece. Yalnız. Düğüm. Uyku. Kitap. Bilgi. Esrar. Yazı. İlk. İnsanlar. Yağmur. Geçer. İlaç. Sevgi. Belki. Bulut. Hava. Su. Toprak. Tahta. Saklan. Bekle. Dur. Hiç.

spleen

kahvenizi nasıl alırsınız tuna bey diye sordular fark etmez dedim fark etmez çünkü benim için her şekilde acı olacağı kesin şimdi açıklama bekliyorlar benden diyorum ki ben kahve ile başlayıp lokumla devam edecek fazlasıyla alaturka bir serüvene atılmak istemiyorum şayet beni duyan varsa bunu da dikkate alsın sınavda çıkabilir hele kahve falında çıkan o üç yol yok mu korkuyorum o yollardan birini tutturacağım birisi alıp beni ona götürecek diye kahvenin acı lezzetini azaltmak istesem de elimde olmadan her yerde karşıma çıkıyor aklımı hep meşgul ediyor merak ediyorum neden böyle sıkıntıya gark edip beni şekilden şekile sokup sonrasında da unutmama izin vermiyor anlamıyorum bir kahve ısmarlasam düzelir miyim bilmiyorum.
bildiğim şu ki varlığımdan haberdar olan insan sayısı kadar varım bu dünyada bu yüzden yokluğa çok yakınım ama yok olamıyorum kaybolmak benim elimde değil mecburen etrafımdaki kuru kalabalığın arasında bulunuyorum mecburen kendimi kaptırıp gidiyorum mecburen dışardan gelen önerileri önceden tıkadığım kulağımla dinliyorum ben de kendi derdimi anlatmaya çalışıyorum ama anlamıyorsunuz beni sevgili fikir babalarım sizlerle hiç anlaşamadık zaten benim beklentim asla en beşeri özelliğim değil ve olamaz da başı da sonu da aynı temenni ve aynı düşünce ile gider aynı duygularla beslenir başımı sokacak bir delik değil başımı yaslayacak bir omuzdur benim beklentim ama görüyorum ki sizlere çok uzak şeylerden bahsediyorum bu hususu açıklığa kavuşturayım istiyorum ama yazmaya bile üşeniyorum demek ki üşeniyorum öyleyse varım.
aslında üşenmesem yazacak çok şeyim var yaşadıklarımı yazabilirim bildiklerimi yazabilirim duyduklarımı yazabilirim gördüklerimi yazabilirim düşündüklerimi yazabilirim hissettiklerimi yazabilirim hayal ettiklerimi yazabilirim ama hadi buyur yaz bakalım derseniz yazamam bazılarını kendimce basit gördüğüm bazıları ise gerçekten benim için zor oldukları için yazamam basit düşünsem düşündüklerimi yazabilirdim bekli zor bir yaşamım olsa hayatımı yazmakta zorlanırdım muhakkak ama herşeyin gerçekliği kafamda soru işareti artık benim bu ellerin bu anın bu yazıyı okuyacak olan sizlerin gerçek olduğu bile şüphe götürür gibi söylesenize siz inanıyor musunuz gerçekliğinize?

artık muhayyilemi aydınlatsın şu ışık

gecenin en karanlık saati üç. ama karanlığın farkına varmak başka karanlık görmek başka değil mi? gözlerime perde mi indi ne var? benim mi bu göremeyen gözler? yoksa çevremde hiç mi ışık yok gerçekten? ah, biliyorsun ki sadece sen bakışlarınla burayı aydınlatabilirsin, ama tercih etmiyorsun bu yöne bakmayı. ben ise iyice arsızlaştım son zamanlarda, şefkatin ve güzelliğin terbiyesine iyiden iyiye muhtacım bu günlerde. ona buna sataşıp duruyorum, çürümüş fikirlerimle ortalığı kirletiyorum. bugün hava kapalı zaten güneş görünmüyor diyerek kendimi avutuyorum düşünebiliyor musun? saatler geçiyor hava kararıyor, peşinden uzun gecelerin aylak sokak dolaşmaları başlıyor yine. artık sokak köpekleri önümü kesmiyor bile, kenara çekilip bana yol veriyorlar biliyor musun? her teşebbüsümde gecelerde buluyorum kendini, bari şu yüzümü aya çevireyim de ışık vursun ruhuma azıcık diyorum kendi kendime. madem sen yoksun senin yansımanda teselli bulayım istiyorum. gece bitmesin, ay batmasın, eve dönmeyeyim istiyorum. çünkü o karakutu içinde muhayyilemi aydınlatacak bir ışık zerresi dahi yok anlıyor musun? bunu daha fazla sürdüremem, yapamam, süper kahraman bile olsam yapamam, baksana onların bile uğruna dünyayı kurtardığı biri var değil mi? yağmuru haber veriyor bulutlar, ayın ışığı sönüyor, yavaş yavaş. ve ben denizin kenarına gelince duruyorum, gözlerimi kapıyorum, açtığımda burada olur musun?

çıkan kısmın özeti

bir yerde bir hata var muhakkak
burdan söylüyorum sana
ben aramaya inanmam my darling
sen beni ara
çünkü ara
da bir hatırlanmak isterim ben
seni unuturken
sen de artık
susar mısın my darling
abartıyorsun dedim bak
konuşmama hakkına sahipsin
söylediğin her şey aleyhine deli oluyorum anlasana
ben işte kim olacak
başka?

dekadan düşünceler

etrafımı kuşatan bu büyük boşluğun içinde çok kötü sıkışmış vaziyette bulunan ben bir yandan her yeni günün getirdiği tereddütlerle uğraşırken bir yandan da dünün benden götürdüklerini düşünerek sonsuz boşluğu daha da büyütüyorum çevremde kendi oyunuma devam ediyorum kendi halimde kendi kendime benim bu rolümü çok beğenen büyüklerim ise daha fazla kayıtsız kalamıyorlar ve kendi ödül törenlerinde umut vaadeden genç zavallı ödülünü almak üzere beni de sahneye davet ediyorlar şimdiye kadar çok başarılı oynadığın için umut vaadediyorsun ama hep aynı oyunları oynamaktan bıkmadığın için bir zavallısın genç adam diyor smokinli gözlüklü göbekli sakallı adam ve elinde tuttuğu rodin heykelciğini bana uzatıyor bir an için elimde heykelcik yüksek düşüncelere kapılır gibi oluyorum ama dur şimdi cevat ben bu ödülü almadan önce kendime kızmak istiyorum çok istiyorum ama kendime kızma hakkına bile sahip değilim siz bana kızıp yardımcı olur musunuz bu konuda neden kızıyorsun neden neşeli bir konuşma yapmıyorsun diye soruyorlar ve bunu dediğim için kızıyorlar kusura bakmayın neşeli bi konuşma yapmayı isterdim ama evden çıkarken neşemi yanıma almayı unutmuşum şimdi burada o olmadan ben de yokum hay allah en lazım anlarda böyle unutuveriyorum işte ama yok eğer gülmek istiyorsanız bu halime de gülebilirsiniz gülün bence bu da çok neşeli çok komik başkalarının acısına gülmek ayıp değil günümüzde herkes yapıyor canım ne olacak sanki derken lafımı kesiyor ve seni ahmak diyor cevat iyice sinirlendirdin bizi adam gibi konuşsana güldürsene bizi neşelendirsene boşuna mı verdik eline o heykelciği havaya kaldırsana mutluluk saçsana demek öyle cevat o zaman buradan hepinize çok teşekkür ediyorum bu ödülün benim için anlamı çok büyük her zaman buna layık olmaya çalışacağım ama hiç kimse de beni bu ödülle kandırıp sonra zihninden silme yoluna gitmesin saygılarımla.

c'est l'universe my darlingi

bence evren tam bir beatles my darling sürekli pushing daisies ama ben turtadan anlamayan bir karaktere sahibim oysa dokunmadan anlamayan nesle aşina değiliz öyle değil mi my darling çok katı kurallarımız var bu evren tam bir general omzundaki yıldızları sanki gökten alıp kondurmuş oraya eğer öyleyse ben de dünyaya en uzak yıldızlardan bi apolet istiyorum my darling bize bu günleri armağan eden evren tam bir diktatör my darling kimseye göz açtırmıyor herkes gözü kapalı halletmeliymiş işlerini bu haliyle evren tam bir kör my darling kutusunda beşyüzbin lira saklıyor ama sempatik görünmeyi başarıyor televizyonda patates baskısı yapıyor bu baskıya dayanamayan patatesler isyan bayrağını açıyor muhalif dergiler çıkarıyor mesela evren tam bir cosmopolitan my darling reklam kokan her sayfası hediye göz kalemleri ve akmayan rimelleri ile ardından el salladığımız şu evren tam bir uçurtma kuyruğu my darling şekilden şekile giriyor da peşini bırakmıyor inatla ne de olsa gökte sınır yok my darling rüzgarlar hız kesmiyor kağıtlar uçuşuyor havada evren tam bir bilet my darling belki büyük ikramiye ona vurdu ama nereye koyduğunu hatırlamıyor bu haliyle evren tam bir talih kuşu my darling bir zamanlar uçmaya yeteneği vardı ama kahrolası avcılar vurdu onu uzun bir tüfekle my darling evren tam bir saçma fırlatıldığında vurulmamak olanaksız evren tam bir aydır sakat kanadı kırık my darling ama kimse farketmiyor bunu anlamıyor bile çünkü verne tam bir seksen günde devri alem, anlamıyor çünkü evren tam bir fransız.

adam sen de...

denizlerimizdeki melankolibasili tehlikesi artarak devam ediyor ama buna hiç aldırış etmeden hala denizle hemhal olup kendini bu elim hastalığın pençesine kaptıranların sayısı da tehlikeyle aynı hızda artmakta buna bir son vermeyi düsünen belediye yetkilileri ise çareyi denizleri buharlaştırmakta buldu il hıfzıssıha kurulunun alacağı tertibe göre her gün yüz otuz ton deniz suyunun bilimsel yöntemlerle buharlaştırılması planlanıyor bunun kısa sürede etkisini göstereceğini dile getiren başkan kadir topshop bahse konu melankolibasili tehlikesinin sadece deniz yüzeyindeki mavi kısımda olduğunu daha derinlere inildikçe bu tehlikenin ortadan kalktığını ancak oralarda da siyah renkten mütevellid baska bir belanın kol gezdiğini belirterek vatandaşlarımız içini ferah tutsun denizin üstündeki bu maviyi buharlastırdığımızda tüm halkımızı bu dertten kurtaracağız artık hiç kimse hülyalara dalıp gitmeyecek olmayan aşklar için gözyaşı dökmeyecek gibi ifadelerle halki selamladı ama tam o sırada tebdili kıyafet beyaz mantosuyla halkın arasına karışmış olan bir adam kalabalığın arasından sıyrılarak kürsüye doğru ilerledi mikrofonu kaptığı gibi a...
***
yağmurlar çeşit çeşit, değil mi oğlum Hikmet?

bazen erişemeyeceğin kadar yüksekten düşer damlalar, o denli yüksekten ve o sonsuz hızla vururken yüreğine, serbest düşmeye ait ne kadar denklem varsa hepsi altüst olur, çare bulaman sen, mecbur kalır kendi düşüşüne bir denklem uydurursun, siyah giyindin yine zaten, sen ıslansan da kimse farketmez, ne çok düşerse düşsün damlalar renkli kıyefetlerde iz bırakır sadece.

şaka gibi ama değil.