Julius Sezarcık Küçük Mücahit

Hey, inen anlar! Önce aşağı inin bakalım. Çıktık onunla on yılda on savaştan. Kaçalım artık yavaştan yavaştan. Gerçekten manasız bir uğraş yani balmumundan heykeller kadar donuk. Dunkin donuks. Heykel şeklinde kurabiyeleri ile meşhur bir semtimiz. Adalar. Adalardan modalardan en yeni trendlerden burada bahsetmenin ne yeri ne de sırası. Bahset Uygur. Yıllardır sanatına 1 gram katmadan bu halkı nasıl güldürdün Nejat? Demirel’in tiyatrocu kimliği gibisin aynı söylemlerle senelerce halkı kandırmaca, bravo. Oyun bitsin ilk ben ayağa kalkıp alkışlayacağım. Hep beraber alkışlayacağız. Ordu yoruldu, bu akşam burada kışlayacağız, etraftaki tavukları kışkışlayacağız. Bir tavuk kadar özgürüz hepimiz, kanatlanıp uçalım hep beraber, ama bu kanatlar, ne işe yarar bizi uçurmadıktan sonra, bu sanatlar ne işe yarar bizi. Bizi değil azizim belki sadece sizi. Kalbimde ince bir sızı. Tozar tozsuz tebeşir diye. Ortaokul yıllarımızın vazgeçilmezi, tozsuz tebeşir ve sınıfı kaplayan sis perdesi, havada uçan ve düştüğü yerde kimyasal bomba etkisi yaratan tahta silgisi. Hepiniz birleşin, örgütlenin, sendikanızı kurun, sandukaya girin. Çıkmayın artık oradan sizin devriniz bitti sanırsam, şayet yolda görüp tanırsam, belki selam ederim. Everest himalayanın sen yüce bir dağısın, balıkların puluyum, ah, mutlulukla doluyum, yalan söyledim, doğru yolun soluyum. Kenardan kenardan kimseye sezdirmeden, analar bebeklerini emzirmeden, tam manasıyla, böyle bir dünyaya geviş getirmek istemeyen tüm ineklerle aynı kaderi paylaşanlarla aynı yolda yürüyenlerle aynı havayı soluyanlar, beni de alsanıza aranıza.
Dişütsü bilgisayar istiyorum, çiğneyeceğim.