fragment

Karanlık olması gerekirken ne diye aydınlatırlar ki şu sokakları. İnsan karanlığın dahi keyfini süremeyecek mi, buradan belediye yetkililerine sesleniyorum, söndürün sokak lambalarını. İzin verin de ay ışığı ile aydınlansın şu sokaklar, olmaz mı? Ve çöp konteynerlerini kaldırıp yerine teneke kapaklı çöp bidonları koyun ki, kediler o kapakları devirerek gecemize ses getirsinler. Kaldırımları kaldırın, kimsenin kimseden yüksekte yürümeye hakkı yok. Rüzgarsız gecelerde hafif de olsa bir esinti istiyorum, sigaramın yarısını paylaşmak istiyorum, bunun için sokak başlarına şöyle büyük vantilatörler falan koyun canım, ne bileyim, istediğim kasveti yaratamıyor burası bana. Camlardan kimse bakmasın, perdeler sıkı sıkı örtülmüş olsun, gece vakti kimden saklanır bu insanlar? Bir de şu sokakları uzatın, uçsuz bucaksız sokaklar istiyorum yan yana sıralanmış kocaman taş binalarla, yerlere de Arnavut kaldırımı istiyorum, mümkünse beton olmasın, ne çirkin öyle, hem yapmacık hem hissiz. Her şey hazırsa eğer geliyorum. Şöyle siyah pardesümü giyeyim, kuşağını sarayım ve yakalarını kaldırayım, tamam. Sigaramı da yaktım, koydum dudaklarımın arasına, ellerim cebimde. Ayağımda eski püskü postallarım, tabanları zemini hissedebilecek kadar incelmiş. Gözlerimin altında hafif morluklar, uykusuzluktan olacak, bir hafta bilemediniz on gündür jilet değmemiş bir yüz, kısa kesilmiş saçlar ve kızarmış bir burun, kısık bakan gözler. Tamam mıyız? Açık unutulduğundan esintiyle gıcırdayan kapıları ve uçuşan çöp poşetlerini unutmayın sakın. Önümden koşarak geçecek kedi arkadaşlar nerede? Geliyorum.