mon temps libre

Neden bu kadar karanlık burası, Thomas! Nicola!, buraya bakın evladım, nerdesiniz yahu? Hava kapalı, yıldız da yok ay da, bayrak da yok o zaman, ama kırmızı var, yazımızı yazıyoruz ya o kırmızı sayılmaz mı, boşver pek ilgilenmem zaten. Ne diyordum, hava kapalı, o zaman yapay yollarla aydınlanmak istiyorum ben de, güneşin değil ayın değil armut ampullerin sopa florasanların ışığıyla görmek istiyorum. Niye bu kadar karanlık burası, ışığı açsana evladım. Yetmiyor ki kuzum, kara delik besliyorlar evde ışığı külliyen yutuyor meret. Evde kara delik beslemek suç, bilmiyor musun Tulmon? Ev değil boşluk sanki, hadi oradan sen de, boşluk olsa seni de yutardı elbet, boş konuşma. Boş ne kadar kötü kelimeymiş be. Hem ben boş zamanlarımda kitap okumam ki, kitap okuduğum zaman boş değildir çünkü, ama insanların hayatları yeme içme çalışma ve uyumadan ibaret bir zaman geçirme olunca, zamanı doldurması gereken asıl şeyleri bunlar olarak kabul etmişler, bunların dışında kalan zamana da boş zaman demişler, ne büyük gaflet, gofret, dalak, böbrek ve hatta yürek! Boş zamanlarınızda neler yaparsınız? Duvarların sayısı dört olmasa belki bu kadar dokunmazdı. Ama saydım, dört, iç acıları toplamı bir daireye eşit bir daire, devlet dairesi. Vay be. Efendim dairenin iç açılarının üç yüz altmış olmasının sırrı burada, daire dört duvardır, özellikle devlet daireleri, yani odalar dörtgen olduğu için iç açıları o kadardır hocam. Otur, sıfır. Oo sıfır, ben üç yüz altmış diyorum, size bi çember çizeyim mi hocam, şöyle felekli olsun, içinden geçebileceğiniz kadar da geniş.