nerdeyim ben?

kocaman bir salonda oturmuşuz ortalık çok kalabalık son derece seçkin insanlar salonu doldurmuş kendi aralarında sohbete başlamış hizmetçiler içki servisini bitirmiş muhterem konuklar bir yudum alıp bin kelime söylüyor çeşitli gruplar oluşturmuşlar kendi aralarında çeşitli konuları ortaya atıp üzerinden geçiyorlar çeşitli insanları çekiştirip yıpratıyorlar bir konuşma gürültüsü hakim salona havada dolanan binlerce değersiz kelime var toplanıp kafamın içine giriyorlar biraz daha kalırsam burada dayanamayıp haykıracağım kimse dinlemedi beni şimdiye kadar zaten hazır herkes burada toplanmışken ayağa fırlasam şöyle ne var ne yok biriktirdiğim içimde boşaltsam şu insanların üzerine dedim kararımı verdim ceketimin düğmelerini ilikledim ayağa kalkıp yeter diye haykırdım herkes sustu herkes sustu herkes sustu bir anda bakışları bana yöneldi önce şaşırdılar sonra ben olduğumu anlayınca tekrar bakışlarını kaçırdılar nihayet yeniden yanındakilere dönüp tekrar konuşmaya başladılar inanabiliyor musunuz daha hiçbir şey söyleyememiştim hiçbir şey hiç ayakta öylece dikili kaldım devam etmek istesem bile şimdi kimse dinlemiyordu bekleyip daha sonra bir deneme daha yapmak geçti aklımdan ama öyle utandım ki o halimden salonun ortasında ceketinin düğmelerini iliklemiş bir elim havada öylece kalakalmıştım o anda gözümü kapattım ve aslında orda olmadığımı düşündüm evet aslında bu salon zaten benim salonum değil ve etraftakiler de tanımadığım insanlar hiçbirine beni neden dinlemiyorsunuz diye hesap soracak halim yok ben burda sadece bir yabancıyım evet yabancı sırtımda ceketim de yok zaten tesadüfen bu salonun ortasına düşmüş bir garibanım diye düşündüm ve düşündüğüm gibi de oldu.
küçücük odamdayım her zamanki gibi sessiz burası huzurla dolu çoğu zaman şimdiki gibi huzursuzlukla değil bir elimde çay bardağı bir elimde kalem var şimdi ne kuru gürültüler ne boş konuşmalar rahatsız edebilir beni ve şimdi konuştuğum zaman ne kimsenin dinlemediğinden dert yanarım ne de kimselerin dönüp bakmıyor olması beni rahatsız eder oturduğum yerde kalırım anlatmaya çalıştıklarımı yazmaya çalışırım kimse olmadığından kimsenin dinlemesi okuması derdim olmaz anlatmak istediğim çok şey olsa da zaten emin değilimdir anlaşılmak istediğimden yanlış anlaşılmaktan da korkar kelimelerin yarısını yutarım beni asıl boğan da bu yuttuğum kelimeler olur yine de nedendir bilinmez usanmam elime kalem almaktan beyaz kağıdı önüme koyarım siyah yeleğim zaten üzerimdedir bütün düğmeleri iliklenmiş halde başlarım yine karalamaya herkesten çok kendime saygı duyduğumu anlar kendimi tutup başımın üstüne koyarım ama bu yükle de fazla dayanamayacağımı biliyorum iç geçiriyorum susuyorum.