bir delinin akıl defteri

Kimse beni dinlemiyor bu günlerde. Mesela daha yeni bahar geldi, oysa kaç kere ona beni rahat bırakmasını söyledim, dokunuyor dedim, beni mahvediyor dedim. Yazılan satırlar teker teker eritiyor beni, daha beşinci satırda yok oluyorum ama acıyan yok ki. Anlamıyorum neden kimse benim sözlerime kıymet vermiyor? Ben, koskoca akıl ülkesinin hükümdarı yedinci Hikmet değil miyim? Daha yeni o altıncı Hikmet denen zibidiyi tahtından kalem zoruyla indirerek yerine geçtim. Oysa şimdi baksanız benim halim, onu hal’inden daha beter. En sadık vezirlerim bile beni anlamıyor, meseleniz neyse ortaya koyun biz de bilelim sultanım dediler, ben sustum kaldım. Bu aralar kimseye bir şey anlatmaya değil, aklıma mukayyet olmaya çabalıyorum, devletin bekası benim aklımın bir köşesinde, ama ne zaman ki aklım karışmaya başlıyor, endişeleniyorum. Galiba birileri benim aklımı karıştırmaya çalışıyor, böylece onu tahtından indirip yerine başka birini geçirebilecekler, mesela kaburga kemiğimi yada sol yumruğum büyüklüğündeki kalbimi bu iş için hazırladıkları haberini daha dün en sadık hafiyelerimden aldım. Ama biz bu aklı bulmadık sokaklarda, görevimiz onu korumaklarda değil mi vezir? Bu hain planı kim yaptı benim aklımı alaşağı etmeyi kim istiyor öğrenmem lazım. Bunu öğrenmenin eni iyi yolu da halkın arasına karışmak, tebdil-i kıyafet. Şurada dolapta eski bir palto olacaktı. Binbir zorlukla para biriktirip almıştım, o zamanlar sefil bir hayatım vardı, şimdi ise bir hükümdar oldum, yine de dönüp aynı paltoyu giyiyorum. Şimdi onu sırtımıza geçirip halkın arasına karışalım bakalım.