kendini kandırmaktan uslanmayan adamın beyhude serzenişleri

uzaktan bakınca yolun sonundaki ışığı güneş zannetmiştim, değilmiş. bunca zaman sonra ışık görünce bir yerde, bana uzaktan öyle gelmiş. aptal kafa işte. ayaklarım yere bassa, gözlerim yere baksa, en azından gölgemi önümde görür farkederdim güneşi arkamda bıraktığımı. ama ne umut ettiyse artık şu safdil benliğim, ileri bakmaktan önümü göremez hale gelmişim. onun esiri olup boş bir çabayla kilometrelerce ilerisine göz dikmişim, oysa ki bakar kör gibiyim; önümde yanımda ne var ne yok göremeden geçiyorum. mesela bugün bitti. kendi kendime kızıyorum, diyorum ki: oturup masanın başına yarını düşünsene ahmak! kanepene kurulup yanını düşünsene! gelmeyecek zamanları, olmayacak kişileri var kabul etmekten vazgeçip şu saçma yoldan dönsene boş hayaller kumkuması! okuduğun iki satırı, belki bir düşüneni olur diyerek yakınındakilere anlatmaya çalışmaktan vazgeçsene sahte kitap kurdu! şu yaşamını kafana hapsettikten sonra sokağa çıkarak, insanlar içinde insanlardan bir insan olsana, hayatın cılız gölgesi! ama nerde bende o akıl? yedi değil yetmişyedi hikmet devrilse, hiçbir işe yaramaz, benimkisi ancak hayal kurmayı becerir. ama aklımla tek becerebildiğim bu olsa bile, yanımda kalsın. bütün varlığımı alın ama, aklım bana kalsın; aklım, bana kalsın!