saf aklın eleştriği

bu sayfayı düzgün görüntüleyebilmek için tarayıcınızda 7,62'lik mermiler kullanmanız önerilir. zira mp5 formatında şiddet içeren siteye mahkeme şeyhi konduğu günden beri, sitemizde en çok sitem yüklü müridler muvakkaten ikamete zorlandılar, görülüyor ki şu ahir ömürde her şeyhin bir bedeli var. belki bugündür diye bir mektup düşünüp posta kutusuna elimizi uzatır uzatmaz, okumadan önce beklentileri indir diyerek göğsümüze namlu dayayan, ve bizi eller havada kıskıvrak tutuklayan bu kanunsuz fasıl heyeti, türk sanat musikisine olan sarsılmaz bağlılığımızı bir silah markası zannettiğinden mi, yoksa zeki müren de nihayetinde bir paşa olduğu içün kabrine savcılar gönderilmesine karşı olduğumu bildiklerinden mi, yoksa ve yoksa "şu!" tabancasıyla işaret ettiklerimi behemahal koruma bahanesiyle, olası bir hüsnükast teşebbüsüne karşı zamanında müdahale edebilmek için mi, karanlıkta bile gören gözlerini bir an olsun üzerimden ayırmamışlar? sürekli tepemde dolaşan bir uyduya nasa onaylı bir nass kadar güvenip, bu kadar yakin bir takip ile beni uzaydan bile izlenen bir astronot adayı haline getirince, elbette semayı kuşatmış yıldızların hakiki sırrına vakıf olamıyorum, acaba ayın elemanı adayı olarak armstrong'un pabucunu dama atmamdan mı korkuluyor, yoksa yıldızların yerini değiştirip burçlara haram yollu faiz uygulamamdan mı? ama sırf bu sebepten ve saflığımdan faydalanıp beni aynı safa dizmeye kalktığınız bu topluluk, bu tek sıra olmuş hareketsiz duran, muhtemel dost görünümlü muhteşem post modern balmumu heykeller, kışın ortasında bir sanat eleştirmeninin son derece yerinde bir tespitinin taneleri gibi dağıldığında, derdimi anlatacak kadar öğrenebilme niyetiyle giriştiğim bu yoğunlaştırılmış metodla hispalyonça derslerine devam zorunluluğu tek celsede ortadan kalkar, ondan sonra ocağın başında ısınırken ocağın başında, havanın bu soğuğundan dahi kendisine kabahat bulup utanıp sıkılan, ve burnu sırf bu sebepten kızaranlara da, zannediyorum ki artık bu şirk gösterisinde kimseler gülmez.

mani
bu kadar yürekten çağırma beni,
bir gece ansızın gelebilirim
beni bekliyorsan uyumamışsan,
sevinçten kapında donabilirim..

-kapıda n'aparsın n'aparsın?
-donabilirim..
-oğlum donabilirim değil, ölebilirim.
-belki ben donarak ölüyom, di mi emel hanım?
-niye donuyorsun oğlum?
-gece soğuk olmaz mı?
-şarkıda donulur mu be?
-ben şarkıda donmuyom ki, kapıda donuyom...