Gerisi yalan

İlk eli oynuyordu masada, kaybetmeyi umarak. İlk eli oynuyordu ve karşısındaki eli tahmin etmeye çalışıyordu. As olduğuna emindi, kız olduğuna emindi, yedi olduğundan emin değildi sadece, bir de o elde olmasına ihtimal vermediği araya sıkışmış bir vale vardı. İlk eli oynuyordu dakikalardır, henüz yanına ikinci bir el yaklaşmamıştı. Eline baktı son kez, diline yapışan kelimeler eşliğinde son gözlerini oynuyordu oyunda. Kelimeler kadar hızlı hareket ediyordu parmaklar, kalbin hızlı atışları parmak uçlarından dışarı fışkırmaya zorluyordu sanki kanı, işaret parmağından akıp bu kumar masasını örtüsü üzerinde derdini anlatabilirdi belki, en ölümsüzünden bir kan kaybı olurdu ve konuşmasına gerek kalmadan anlatabilirdi bütün derdini. Son hamlesini düşünürken ikinci bir el yaklaştı yanına, açık. İkinci bir el yaklaştı ve döktü içini, ful as. O elin sonunda dokundu birbirine eller ve birleştiler trapeze inat, fakat cambazlar boşlukta sallanmaya devam ediyordu. Gerçekle hayal arasında sallanıyorlardı ellerini birleştirmiş halde, gerçeğe her yaklaştığında elleri onun ellerinden kayıyordu, hayalin yamaçlarında yeniden sımsıkı kavrıyorlardı birbirlerini. Böyle devam edemeyeceğini iyice anladığında, ve kendini gerçeğe koşulsuz inandırdığında bıraktı tutunduğu elleri, çünkü bu oyunda hile vardı. Bu elde bütün kağıtlar, asla as olamazdı. Eğer işin aslını görmeseydi, neredeyse kandırıldığı bu el yüzünden, trapezin hayal ucunda her an uyanma endişesiyle sonsuz bir düşmeye teslim edecekti kendini. Düşeyazdı ama, düşmedi, hepsini aklındaki son düşe yazdı.
Son kitabını okuyordu masada, dünyayı düşünerek. Son kitabın okuyordu ve mümkün değil sonu gelmeyecekti. Her sayfayı çevirişinde yeni bir hikaye başlıyordu çünkü, herbiri birbirinin üzerine eklenerek sayfa sayfa ilerleyen. Karakterler artıyor, olaylar düğümleniyor, hayretler içinde çözülüyor, okudukça insanı içine çekiyordu; dehşetengiz cinayetler, imrenilecek aşklar, bir tanesi bile yerini şaşırmamış kelimelerin eşliğinde akılalmaz bir kurguyla yerleştirilmişlerdi kitabın içine, yazara olan hayranlığı okudukça artıyordu. Derken, en heyecanlı yerinde kitabın, parmakları hissedemedi sayfayı çevirirken, istemeden atladı iki sayfa, birden. Atladı olanca hızıyla ama yine de yetişemedi uçurumun karşı kıyısına, parmakları toprağa zar zor tutundu, bedeni boşlukta asılı beklemeye başladı. Birinin gelip el uzatması gerekiyor tutup beni yukarı çekmek için diye düşündü, tek çarenin bu olduğuna inanıp avuttu kendini uzunca bir süre; zaman geçti, o el gelmedikçe, boşluk aşağıya çağrısını arttırdı. Artık dayanacak takatinin kalmadığı bir akşamda, atladığı sayfaları aklında birleştirmeye karar verdi., kendi kurgusuyla tamamlayarak. Hikayeyi kendince de olsa tamamlamak ve kaldığı yerden okuma keyfine devam edebilmek için, eksik sayfaları kendi seçtiği kelimelerle tamamladı. Kendi kelimeleriyle tamamladı ve okuduğu kitaba cümleler ekleyebilmenin huzurunu duydu kendini kurtarırken. Eğer bunu akıl edemeseydi, çok yükseklerden başlayıp yerde nihayet bulacak sonlu bir düşmeye teslim edecekti kendini. Öleyazdı ama ölmedi, yaşadıklarını aklına kazıyıp öyle yazdı.

Das ist zeit licht ithafen kann, zehr gut :)