kimdim ben?

Orası meçhul orası neresi burası bir adamı boş bir odaya kapatmışlar simit florasanın ışığı ile aydınlanırken oda biçare ne hale gelmiş başının üzerinde parlarken kendisini aziz zannedip beyaz duvarlarına dalmışken birden sönmüş ışık ve cevabı basitleştirmek gerekmiş orası neresi burası bir oda işte orada tüm sadeliğiyle beyaz duvarlarında tek bir çivi olmayan bir oda ve ortasında bir adamı tutan küçük bir fincan kahve birazdan o sade kahve ile helalleşecek adam ve tüm samimiyetiye o beyaz duvarları kirletecek tıpkı içinden geldiği gibi buna mecbur değil belki ama kahveye inanıyor hem de tüm varlığıyla inanıyor sıcak kahvelere ısmarlanan kahvelere siyah kahvelere hazırlanan kahvelere anlatan kahvelere en çok da dökülen kahvelere inanıyor şimdi bir çırpıda duvara fırlatacağı fincan dolusu kahvenin orada nasıl duracağını kim bilir neler anlatacağını merak ediyor baktığında fincan küçük geliyor hayatı içinde görebilmek için her zaman daha büyük düşünmek gerektiğine inanıyor tüm samimiyetiyle kahveye inandığı kadar şimdi o duvarda milyonlarca yol milyonlarca şekil hepsi birbirini tetikleyen bir sürü mayın çıkacak bir köşesinde bir kelebek ve belki dikkatli bakınca arada zorlukla farkedilebilen bir hiç görünecek yeter ki birşeyler görünsün en azından büyük resimde kahveye kattığı samimiyetin şekli çıksın ortaya diye bekliyor duvara dalmış kendini izliyor çünkü kendini aynada izlemek tehlikelidir insan düşüp boğulabilir suyun içinde artık anlattığı herşeyle duvardan süzülüyor kahve artık gönül rahatlığıyla yeni bir kahve yapabilir duvarını seyrederken huzurla içebilir biteceğini bile bile içer kahvesini o anın keyfiyle bitmeyeceğini sanır oysa bütün lezzetler biter bütün tatlar gelip geçer mesela kahvenin en güzel saati gecenin üçüdür ama o bile gelip geçer ardında bıraktığı güzel tat zamanla unutulur demek için erkendir çünkü önce unutmak gerekir kahvenin en kötü saatlerinden birisi ise akşam saatleridir onun da ardında bıraktığı acı tad vardır ama o hemen unutulur çünkü acı tadını hatırda tutmak iyi değildir ve bu bize günlük hayatta ne tür bir tabanca sağlarsa sağlasın kullanmamalıyızdır altıpatlarlar ve revolverler sürekli yanımızda hep aklımızdadır lakin kullanmak için değildir onların amacı her zaman evin bir köşesinde bulunsundur ne de olsa en etkili silahtır kalbe saplanmış bir kalem ya da beynimizi dağıtan bir şarkı el altında hep bulunsundur hep kendini hatırlatsındır ve tekrar kahveye dönersek hatırlamak gerekir ki önemsenecek hiçbirşeyi olmasa dahi samimiyeti olan insanlar vardır burunlarının üzerinde kocaman bir ben yoktur gözlerinin gördüğü ilk şey o değildir en yakınlarındaki o değildir sadece bir su damlasıdır minik bir su damlası burunlarından süzülür ve onu görürler onu yüceltirler kendilerini damla damla yok etmeye çalışırlar yine tüm samimiyetleri ile hıçkırmadan da olsa yazmaya çalışırlar kendi başına kelimeleri severler ve kelimeler hiç yabancı gelmez hangi dilden olursa olsun unutmamak gerektir ki frenk dilini sevmenin bir nedeni de hem yağmuru hem gözyaşını aynı kelimede ifade edebilmenin güzelliğidir bir kelime bu kadar mı yakışır şunu hatırda tutmak icab eder ki derdimiz yaramız acılarımız farklı olabilir ama gözyaşlarımızın tadı aynıdır bazıları söylenmemiş sözler tadındadır bazıları anlatılmamış hisler tadında bazıları acıtan düşünceler tadındadır bunların tümünü gözler lezzet kataloğunda ayrıntılı olarak bulabilirsiniz kitabı edebiyatzede bülbül hazretleri yazmıştır ilk yayımlanan kitabı üst-ün-üm pek tutmayınca kalemini, kağıdını, aynasını ters çevirmiş ve yeni kitabını baştan sona küçük harflerle yazmıştır çünkü küçük harfin mutluluğu vardır hayatta mutlu olmanın yolu düşüncelerini ne kadar büyük olursa olsun küçük harflere sığdırabilmektir düşüncelerin bir hiç olsa bile çünkü hiçlikte bir mertebedir ibni arabinin fikriyatından mütevellid olmaya ya da olmamaya eşit uzaklıktadır aynı konuyu başka bir perdeden hamlet de dile getirmiş ve olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu demiştir ol dedikten sonra hiçlik bile olur bilinir ki insan neyse odur ama bazı insan neyse odun olduğu da görülmüştür olduğun ya da olmak istediğin gibi görünmek sana dikiz anasında birtakım boris vianlar sağlayabilir ama gerçek hayatta edebiyat kadar efendi bir uçurtma sağlayamaz bu konuyu daha fazla irdelemeye başlamadan önce eğer kahvelerimiz olduysa artık içelim ve elbette ki bunları çabucak geçelim.