bir bahar gecesi eğer bir adam

tavanarasındaki o mavi sandığı açarsanız içinde birikmiş çok şey görürsünüz. aradan geçen zaman zarfında dörde katlanmış beyaz bir kağıt, ve üzerinde her cümlesi belirtisiz nesnelerle dolu zarfa hasret bir yazı bulunur. içini göstermeyen koyu renkli zarfında dışarıdan pek zor okunur vaziyettedir. cesaret edip de açmaya niyetlenirseniz eğer sandığın köşesinde bir de zarf açacağı bulunur ve elinize alır almaz/


uyandığında kendini devcileyin bir adama dönüşmüş buldu aynaya bakınca tanıdık gelen iki göz ve kesilmesi gereken bir sakal ile çizgileri olmadan gülümseyen bu yüz aradan geçen zaman katarına yüklenip uzak diyarlara gönderilmeye çalışan dertlerin habercisiydi ama bu tren bunca yükle yoldan çıkar ve sonraki istasyonda/


bugüne dek tam kırk tane beyaz güvercinim oldu hepsinin bileğine aynı mektubu bağlayıp havaya saldım. bugüne dek tam kırk şişe attım mavi denize hepsi içlerinde aynı mektupla suda kayboldu. bugüne dek düşündüklerimin hepsi havaya karıştı, bütün hissetiklerimi suya yazdım. ama bir tanesi duruyor olmalı eski bir sandık/


buna da katlanacağız diyerek bugüne dek her acıya katlanan bu sayfa artık daha fazla katlanmak istemediğini dile getirdi, katlanmış ve üstüne açılmasın diye sıkı sıkı bağlanmış olarak bir zarfa girdi. elden ele dolaşmaya başladı, bunca katlanmış haliyle biraz kabaydı. üzerinde adres olmayan sadece kırmızı bir mühürle mühürlenmiş bir zarftı onu gezdiren. ellerine alanlar bu zarfı beğenirdi, bazen bu kaba mektup zarfının mührünü de beğenen çıkardı içlerinden ama içini açmak aklına gelmezdi kimsenin, içini açmak kimsenin içinden gelmezdi, çünkü üzerinde isim yazmazdı zarfın, mektubu da kimse üzerine almazdı, bilmezlerdi esasında alıcının ismi/


düşünüyorsun özlüyorsun seviyorsun biliyorsun arıyorsun. aynı sorularla yüklemlere yükleniyorsun, cevapları ünlemlerle alıyorsun. cümlelerimin öznesine hasretim ben varsın gizli olsun, sorduğun zaman orda olduğunu bilmek yeter. cümleler kuruyorsun, kimi düşünüp umutlanıyorsun bu kadar çok, neyi arzulayıp hüzne garkoluyorsun bu kadar yoğun, bak hala yerinde duruyorsun, oysa şimdi katlanmak yerine kanatlanmak seni/


yine kalem almış eline yine aklına geleni buyur edecek bu misafirperverlik senin sonun olacak diyorum bir gün olsun bari sen çık git başkasına misafir ol diyorum dinletemiyorum beni her kapıdan kovarlar sen bilmezsin diyor mecbur kalıyorum elime kalem almaya yapabileceğim en güzel hareket bu uzak mesafeleri en kısa yolla katetmeye muktedir tek haberleşme aracı yazı olduğuna göre/


anlatabilmek için şimdi tekrar susmam gerekiyor eğer sizlerin de işi bittiyse çıkarken kapıyı çeker misiniz?