Schrödinger

Schrödinger hüzünlü günlerinin birinde gözyaşlarının damlacık mı yoksa dalgacık mı olduğundan şüpheye düşmüş, gerçeğe ulaşmayı umarak bunu bir deneyle keşfetmeye niyetlenmiş.
Kederli düşüncelerle başını öne eğdiğinde gözyaşlarının damlacık olduğunu ve Newton’un daha önce tespit ettiği gözyaşının yere düşme hızıyla yere çarptığını görmüş.
Ancak içine umut doğunca başını göğe kaldırdığında, aynı gözyaşlarının dalgacık olup yanaklarındaki gamzeleri de önüne katarak çenesine doğru aktığını fark etmiş.
Her hüznün bir umut doğurduğunu ve her umudun da günü gelince hüzne dönüştüğünü bildiğinden, gözyaşlarının hem damlacık hem dalgacık olduğunu kabul etmiş.
Anlamış ki, gözyaşları hem hüznü, hem umudu getirip yüreğinden, bazen ince ince, bazen usul usul akıtırmış gözlerinden, o halde üzüldüğü kadar umutlanmalıymış da aynı zamanda.
Belki de kutudaki kediyi kucağına alıp başını okşamanın zamanı gelmiştir artık.