o mavidir derin gösterir insanı

bana bakın söyleyin küçük saadetinizi nasıl olsa
ay düşene kadar durgun suya
alınacak birkaç nefesimiz daha var işte.
söyleyin denizler yükselsin çok ama buzlar yerinde kalsın
sonra canım penguenler
öpülesi imajlarıyla nerelerde boy gösterirler?
limansız kıyılarında avarelerin dolaştığı bütün denizler yükselsin
ve öyle filmlerdeki gibi kolay olmasın
kendisini kurtarması kendisinin.
yazma bilenler kendini suya atıversin
katlamadan buruşturmadan
ayrıca mantarlı şişelerin içine doluşmak da tehlikeli ve yasaktır.
kurtulma umuduyla gözlerini yumarak adasının en yüksek yerine çıkamayanlar varsa hala
onlar da kendilerine küçük bir gemi yapsınlar tahtadan
kokusu güzeldir.
akşam olmadan doldursunlar gemiye sevdikleri kitaplardan ikişer tane
peşinden suların çekilmesini beklesinler çok uzun değil
şafağa kadar.
çünkü dünyada bırakın gemileri yüzdürmeyi
dudaklarımızı ıslatacak su bile kalmayacağı zaman
yanımıza alabildiğimiz kitapların özünü içerek
hayatta kalabiliriz gibi.
aslında bu kadar kolay kurtulması ama kolaylığından mı sıkılıyoruz ne
kurtulmak içimizden gelmiyor diye dışarıda ne var beğenirsin?
hani biri kolunu uzatsa sırf suya dokunmak için
alabora olmak geliyor içimden
lakin ben kitaplara üzülürüm ıslanırlar güzel sebepsiz.
hem sırf ben onu tanıyorum diye bu hızla yaklaşan
kocaman balıkların karanlık odaları
beni saklayamıyor
oysa tanımasaydım ne güzel aldanacaktım ben de.
dünya dönüyor sanacaktım hala
kırmızı et ve balık küçük yuvarlak tabağımın üstünde dururacaktı
yerlerini değiştirmeseydim fark ederek geç de olsa
yıldızlar koç gibi adamları bile harcayacaktı.
işte kimine masada güzel balık kimine masalda boşver
bak arda kalan üç beş adam şimdi ancak
şişeleri doldurup doldurup denize atıyorlar
çünkü açılmak istediklerinden.
çarçabuk dibe batsın diye atılmış o şişeler
hakikatte daha daha uzaklara açılmak istediklerinden.