bir yaz gecesi eğer bir yolcu

denize nazır şehirlerin birinde, yazmaya karşı olan isteğine karşı muhalefet şehri koymaya hazır bahriye nazırını karşısına alıp iki çift söz etmeye istekli tek kişi olarak, iki tek eşliğinde şişelere ve balıklara olan saygımı ucuz şairler vasıtasıyla dile getirdikten sonra, muhayyerkürdi makamından bir eserle sizlere makamımdan seslenerek eser miktarda keyifle sızlanmayı bir borç bilirim de söylemem zira sesim kötüdür. ama eğer diyebilseydim enstitü eksikliğinden mütevellid ayar tutturamadığım zamanlardaki gibi yine akşam olunca yarelerim sızlar - derdim - çoktur hanginize - yanayım - deyince sen ateş olursun ben – rüzgar - aralandıran perdesini tenceremin en güzel kapağı - kapalı - olarak muhafaza et müdaafa etme bulma - dünyası - karardıktan sonra aydınlanma çağını başlatan bütün filozoflara bugün tesla bobini ile - yeterince - elektrik ve renkleri – apaçık - ampuller bedelsiz veriliyor, sonra da biri-ne mektup geliyor, n’aber? senden? her-gün-akşam-eşin baktığı yerden ve zamandan – bağımsızlığını - kazanan bütün ülkeler kadar ancak üstlenebidiğimiz bu diplomatik misyon, mümkünse vizyon ama tele değil, tele ama fon değil, fon ama etik değil, etik ama spinoza değil, onu yerine hikmet lütfen, kırk no’lu ranla beni, nazım iki çift söz söyle, koma bu gene beni, yeninin yanında etsiz çiğ köfte, ondan sonra n’oldu anlat gözüm, hiçbirşey. de gözüm, yok, demiyor, demi mor, demi ndenb eri, 99/4 kral tertip, kraldan çok kralcı düzen, kralcıdan çok kuralcı tektip, kuralcıdan çok kuracı zihniyetle aradığım yanlışlar düzeltilmek üzere tensip ve emirlerinize arz olunur, elbet-tem-muzun anlam ve ö-nemini belirten bir dört dörtlükle, son.
maykıl ceksın öldü mü/ısız acun kaldı mı/newton öcün aldı mı/eni voci vok ye.
o sayfayı hiç yıkamayacağımdır, ki söz sahibini duruşundan mütevellid isteseniz de yıkamazsınız...