o zaman at bakalım,
daha başlarken düş eş,
hikayenin ortasındaki boşluk,
dizlerimizi bağlatan kan kırmızı tank,
akmam diyor, seller değil eller yıkar şehri..
o zaman hat bilelim,
iki mavi arası bir çizgi halinde,
adını çivitle yaz matmazel “sans l’ötre”,
yüzümde kazdığın siperleri seller götürsün,
mülazım-ı evvel, telgrafı kes, ingilizler buradadır..
o zaman at binelim,
yürüyüşümüz büyük l şeklinde,
istemem o hiç koşmuyorken düşesin,
bir gecede göğe beraber kanatlanabilmek,
altımızdan şehirler geçiyor, dolayısıyla kapalıyız..
o zaman hat silelim,
atlara koşun aynaları yakın,
kaburgama saplanan kısa şarapnel,
yok havadan taarruz muhtemel değil paşam,
bu sefer üstümüze düşen elmalar adem-i sabırdan..